
İlk cümleyi yazsam gerisi gelecekti ben de bundan korkuyordum,İlk cümleyi yazmaktan.Başlamıştım yazmaya gerisi
gelecekti.Doktorların hastalarıyla olan ilişkilerini
gizli tutma yahut buna benzeyen bir sorumluluğu olduğunu hatırlıyorum,peki
hastaların da aynı sorumluluğu var mıydı? Endişelenmeyin doktor,bu cümleler
korkutmasın sizi,okuyan ya da okumayan hiçkimse bilmeyecek sizi benim gibi.
Soğuk burası mevsim ayırt etmeksizin,burda her mevsim dokundu tenime,soğuktu yazları bile,siz de
hatırlıyor musunuz yazları üşüdüğünüzü,ruhunuzun soğuduğunu,hissizlik soğutuyordu
ruhu.
Rüzgarın arasına karışmış bir
bebeğin sesi geliyor odama davetsizce, doktor ve benden başka kimsenin sesini
bilmeyen bu duvarlar kadar şaşkınım.Bebekler dedim bebekler çıplak
ve masum,henüz insanlar giydirmedi, büyütmedi, kendi doğrularını öğretmedi,
Tanrım nasıl da öldüreceklerdi masumiyeti! Bilmiyorlar ki çok daha iyi bi yer
olabilirdi dünya çocuklar çıplak kalsa..
Bir keresinde Tanrı’nın evine çıplak
gitmiştim.Tanrı ona tertemiz gitmemizi istemez miydi?İnsanın elinin ve makinasının değdiği her şey pisti.Bedenim de tertemiz
değildi ki önce annemin,sonra bir kaç kadının eli değmişti.Annem melekti ve iyi kadınlardı diğer hepsi.Tanrı çırılçıplak kabul eder
miydi bizi sahi?
Tanrıyı seviyordum.O’nun da beni sevdiğine inanmak istedim.Hep
istedim.Doktor Tanrıyla konuşabildiğime inanmıyor,ona bir gece Tanrının bana
gülümsediğini anlattım,güldü geçti.Gökyüzünü bile görmeyen bu
odada Tanrıyı gördüğüme inanmadı işte.
-Tanrı’ya inanır mısınız doktor?
-Bilmem hiç düşünmedim.
Yalan söylüyordu herkes düşünürdü bunu,herkese düşündürülürdü, kilisenin
çan sesi ya da bir ezan sesiyle..
-Herkesin bir Tanrısı vardır doktor;sevdiği, inkar ettiği ya da sizinki gibi bir soru işareti.Doktor ışığı kapatıp
gitmişti. Neyse ki uzun sürmedi bu karanlık,soğuk yalnızlık Tanrı benleydi.
Bir sarhoşun dualarını kabul
eder miydi Tanrı? Ederdi.Sarhoşken samimiydi insanoğlu ve Tanrı
samimiyeti severdi.Çıkarcı bir dilencininkini kabul ederken,samimi bir sarhoşu
geri çevirmek olur muydu,anlattılar ama öğretmediler ki Tanrının adaletini.
Bir delinin dedikleri çok daha
gerçekti bir falcınınkinden ve daha az bozardı halet-i ruhiyenizi,oldum olası sevmedim kehanetleri.Falcı olmaktansa deli
olmayı seçerdim zaten.Düşündüklerimi fısıldamaktan vazgeçip insanlarla ve kendimle sesli konuştuğum gün
deli olmuştum.Yani hep deliydim, bir gün insanlar duydu
sesimi delirdim.Daha ne isterdim ki Tanrı delileri de sevseydi.
Bir sarhoş bir çıplak ve bir
deli...Samimi,gerçek ve uzak durulası şeylerdi.İşte gelip bu hikayeye yerleşmişlerdi.Ya üç kişi olmalıydı bunlar ya üçü
bir kişide..
Zaman ağırlaşıyordu,ölmek için acelesi yoktu ki biz gibi.
-Pardon saatiniz kaç doktor?
-Kaç olmasını istersin?
-Aslında bir önemi yok.
Beklediğiniz başka bir zaman
yoksa,gerçekten önemi kalmıyordu zamanın; mesai bitimini, gelecek birini, herhangi bir anı beklemiyorsanız
önemsiz bir ayrıntı saatler.Eminim sizin beklediğiniz bi şeyler vardır ki saate
bakıyorsunuz nerdeyse her an,anı yaşamayı unutarak.Zamansızlık kavramının insanı
hayvanlaştırdığını okumuştum bir romanda,doğruydu fakat yazar bir şeyi atlıyordu,zamansızlık
hayvanlaştırsa da sanıldığı gibi akrep ve yelkovan düzenin
tik taklarından ibaret olmaktan çok daha mutsuz hale getirmiyodu kimseyi, en azından beni daha mutlu etmişti.Tik tak’lar demişken aslında
seviyordum modern dünyanın yokettiği, bu
sesleri.Eski saatleri.
Ama artık yoklar, sevdiğim her şey gibi.Zamanla bütün hesabımı
kapattım neticede,zamanla oluyor muyduk,ölüyor muyduk yoksa oldukça ölüyor ve
yalnızca öldüğümüzde mi olmuş oluyorduk?Bunları sorgulamaktan,bu
sorularla doktoru yormaktan vazgeçtim.Ve hesaplamaya başladım zamanın ifade etiği
tek şeyi, kaç zaman geçmişti O’nun üstünden,haa evet ‘O’,uğramasak
olmazdı zaten ona,O’nun şarkılarıyla sarhoştum,en çok O’nun teniyle çıplak ve
O’nun gidişiyle deli.Herkesin hayatında bir ‘O’ vardı ki ya kendinize
getiriyordu sizi ya yok ediyordu benliğinizi..Bambaşkaydı benimki bir
beni yokedip,asıl beni bıraktı bu odaya.Ben odadayım, yokum
kimsenin hayatında ben varsam sadece odada.O’nu düşünüyordum işte bi gece
daha..
--İnsan kötü bir alışkanlıktır ve çok sevsekte zararlı alışkanlıklar bırakılmalıdır,dedi
doktor.
--Bütün kötü alışkanlıklar zor bırakılır.
--Ama bırakılır,bırakılmalıdır yoksa onlar sizi bırakır.
--Haklısınız,bırakmadan bırakılmalıdır ya da hayatta hiç kimseyi hiç bir
şeyi alışkanlık haline getirmemeli doktor ama böyle yaşanabilir mi?
--Banyodaki aynaya bakmıyor musun hiç? Aynaya baktım yaşanıyordu.
Bir daha baktım, bi gariplik vardı bana ait
olmayan bi şey aynada,doktorun siuleti beliriyordu sol köşede,doktora baktım bırakılmanın,kalmanın
hüznü vardı gözlerinde doktora bir daha baktım gitmenin kendisi vardı.
-Herkes gider,dedi kapıyı çekerken
-Tanrı gitmez,dedim.Belli belirsiz
gülümsemesini gördüm yine son karede,yoksa ‘Tanrı da gider miydi?’ o geceden
sonra Tanrıyı da çok sevmemeye karar verdim,delilerin kendine özgü gülmesi , sizin deli deli gülme demeniz gibi, güldüm sonra bu kararıma.O' nu da sevmemeye karar vermiştim kimbilir kaç
kere,kaç gece.
Reçetenize uyuyorum doktor,alışkanlık
haline getirmiyorum hiçkimseyi ve hiçbir şeyi.Reçetenize uyuyorum doktor artık insanları hiç sevmiyorum.Özünde
herkesin iyi olması,her insanın bambaşka bir cevher oluşu gibi o
umutlu safsatalarım yok artık.Reçetenize uyuyorum doktor seveceksem bundan
sonra kekik kokan dağları,rüzgar kadar özgür olmayı,bir martı çığlığı,her
iklimi yaşamayı ama kendi denizimin mavisi
kalmayı seveceğim, çıplak bir çocukken olduğu gibi.
Doktoru da seviyordum hatta artık
tek konuştuğum,gördüğüm,bildiğim oydu.Fakat gözlerindeki gitmek fiili beni çok
korkutmuştu.Odamda ölü bulundu.ikinci bir defa bırakılmak olur muydu?
İnsanlardan nefret ediyordum ve
doktor artık konuştuğum,gördüğüm,bildiğim tek insandı.Benim aynamda fazlaydı.Odamda
ölü bulundu.
Ölülerle oyun oynanır mıydı
babaanne, izin verir miydin boyayla yazamadıklarımı kanla karalamama,babannem
bilmez ama kan en iyi mürekkepmiş,bu yüzden belki de tarihin kanla yazılışı.Bu
defa da duvara sizin gibi önemli bir insanın en sevdiğim sözünüzü yazıyordum ‘İnsan kötü bir alışkanlıktır.’
Affedersiniz sizi öldürdüm
çünkü size alışmıştım doktor! Siz öğretmiştiniz ya çıplak,sarhoş
ve deli olmamayı,iyi bir öğrenciyim ki bırakabiliyorum
sizi,diğer bütün alışkanlıklar ve sıfatlar gibi..
Belki de tam tersi; sarhoş çıplak ve deli
olmanın yanına eklenmişti katil kelimesi. Belki de ben bırakmamıştım da,ölüm en
hakiki gidişti ve bırakılmış bir alışkanlıktım,geride.Bilemiyorum ki hangisi?
Ama kim belirliyorsa dünyadaki
sıfatları ekleyebilir sona,bir firari.
Efsane olmuş
YanıtlaSilBunun gibi çokça yazın varsa kitap haline getirmelisiin
YanıtlaSilKıymetli yorumun için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil